Doğan ERŞAHİN’in bir tetikçi olduğunu, ilk icraatının bir vatandaşın kafasını kesip kahvede masanın üzerine koymak olduğunu, Kocaelinden firar ettikten sonra da Yüzbaşı elbisesi.
Doğan ERŞAHİN’in bir tetikçi olduğunu, ilk icraatının bir vatandaşın kafasını kesip kahvede masanın üzerine koymak olduğunu, Kocaelinden firar ettikten sonra da Yüzbaşı elbisesi ile Malatya’ya gelerek Battalgazi’de evi olan Tekin COŞKUN ile görüştüğünü, (Tekin’i polisin çok iyi tanıdığını, When you beloved this post and you would want to receive guidance relating to
bu sayfaya göz atın i implore you to go to our own web site. çek senet mafyası ile uğraştığını, Alaattin ÇAKICI’nın da arkadaşı olduğunu, kendisinin bu adamla tanıştığını, evine gittiğini) Battalgazi’de bir vatandaşı evinden çıkardığını ve bahçede öldürdüğünü, olayın polis bölgesinde olduğunu, (öldürülen adamın akrabası olan Aydın ÖZTÜRK adındaki vatandaşla kendisinin görüştüğünü, hala da görüştüğünü), daha sonra Doğan ERŞAHİN’in muhtar olan kardeşinin misilleme olarak öldürüldüğünü, bu dosyanın da adliyede faili mechul olarak kaldığını, kendilerinin failini bildiğini, polisten bazılarının da bildiğini, ancak kanıtlamak istemiyeceklerini, çünkü onların da zarar göreceğini, bu cinayetin bir uyuşturucu hesaplaşması nedeniyle işlendiğini, Doğan ERŞAHİN olayıyla 6 ay uğraştığını, daha sonra yakalandığını, ancak yine firar ettiğini, bu kişinin toplam üç defa firar ettiğini, bir sefer de İstanbul’dan firar ettiğini, bu Doğan ERŞAHİN’in zabıta ile genel birlikteliğinden ziyade ferdi bir menfaat paylaşımının sözkonusu olduğunu,
Dokümanın (30) ile numaralandırılmış, "Sevgili Doğu" hitabıyla başlayan sayfasında, "Ben ODTÜ de hoca iken Muammer SOYSAL öğrenci başkanıydı, bırakmıştı. Muammer, Vahap, Serpil, Mehdi, Zeki. Bunlar hep THKP içinde sonradan dev-yol olan ekibin eski kadrolarıdır. Envanter aşamasında bunu saptayacağız. Buna göz kapatabilir miyiz? Sol güç birliği olduğunu da ben not ettim. Bunun dışında cumhuriyet kadroları var. Çok değerli uzmanlar var. Nevzat HELVACI hariç beni hepsi benim dostumdur. İçlerinde beni ölesiye savunacaklar var. HELVACI da dostumuzdu unutmayalım. Kimse aksini de söylemiyor. İHA 'yi ben kurdum ancak doksan yılına kadar DEVYOL ve TKP örgütü oldu. İP 'lilere, Kürtlere ve bana düşmanlık yaptılar, sonra dönüş oldu. Halit Bey, nevzat bey bıraktılar. BİRDAL ise Kürt örgütü haline getirdi ve bize küfretti. Bunlar net durumdur, diyarbakır oruspu "Ben Nevzat Beyin de eski hizipçiliğini unutacağını umut ediyorum. Benim kaygım yoktur. Ancak kaygımız yok olunca buradaki sosyal mücadeleyi bırakmış kimselerin tekrar canlanmasını görmemek olmaz. Ayrıca şu nokta da önemlidir. Yönetim kurulu önemlidir. Kurucular o kadar önemli değildir " "Sen ve ben kurt politikasının içindeydik. Ayrı politikalarımız vardı ancak ÖCALAN ile konuştuk, senin ÖCALAN ile fotoğrafın çok yayınlandı. H. Cemal, Cengiz ÇANDAR kendi geçmişleri doğru veya yanlış hatırlatılınca tepki göstermiyorlar. Biz neden tepki gösterelim? Ben ILICAK'in yazısını ve cevabı abartmıyorum" yazdığı,
Bu arada Tarık Ümit’in evinde Mehmet Ağar’ın imzasını taşıyan bir belge bulduklarını, Hande Ümit’in bu belgeyi Komisyona ulaştırdığını sandığını, bu aşamada daha önceki duyumları ile bunu birleştirdiğinde Mehmet Ağar’a ulaştığını, son zamanlarda Tarık Ümit’in huzursuz olduğunu, bu huzursuzluğun Özel Harekat Timiyle ilgili olduğunu, son günlerde Korkut Ekenden tehdit telefonlarının geldiğini, Tarık Ümit’in Cihangirdeki bürosunda çalışan Ali Vasıtasıyla Korkut Ekenin "Tarık bize bir oyunlar etti; ayağını denk alsın, yakında onun hesabını göreceğiz." diye haber gönderdiğini, Tarık Ümit’in Özel Harekat Birliğine lanse ettiği, kot adı Cavit olan beyin bir gün Tarık Ümite gelerek "beni bu insanlara sen lanse ettin, ancak; bunlar seni öldürmem için para ve silah verdiler, hakkında böyle düşünüyorlar, ayağını denk al." dediğini, ancak bunları kimden duyduğunu hatırlıyamadığını, bu duyumları alınca Korkut Eken’i araştırdığını, Mehmet Ağarın danışmanı olduğunu öğrenince Mehmet Ağardan bazı şeyler öğrenebileceğini düşündüğünü ve Ağar’a bir mektup yazdığını, kendisiyle görüşmek istediğini yazdığını, Ağar’ın o zaman Adalet Bakanı olduğunu ve kendisine uygun bir zamanda görüşürüz diye cevap verdiğini. Hükümet değişiminde Ağar’ın İçişleri Bakanı olduğunu ve kendisinin gidip onunla görüştüğünü, yanına vardığında Ağar’ın galiba mektubunuzu kaybettim, yenisi varmı dediğini, yanında bulunan yenisini çıkarıp verdiğini ve birlikte okuduklarını, mektupta "yardımcınız olan K.E.’nin yönlendirmesi, İ.Ş’nin yürütmesi, İki P.M. isimleri belli dediğini, Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlunun pastaneye gelerek Tarık Ümit’i alıp götürdüler, o gün bu gündür yok. Bu konuda bana ne yardım yapabilirsiniz" diye yazdığını, Jandarma Başçavuşundan şaşırtma olarak Tarık’ın Yalova tarafına, arabasının Trakya tarafına götürüldüğünü duyduğunu, bunu Ağar’a söylediğinde, Ağar’ın ayağa fırlayıp bunu nereden öğrendiğini sorduğunu, ayrıca bunları araştırarak, iki haftaya kadar bir cevap vereceğini söylediğini, aradan geçen bir yıla yakın sürede bir cevap vermediğini,