Ofis Escortları ile Stresinizi Azaltın

Comments · 18 Views

Ana madde: Zaza alfabesi
Osmanlı döneminde yazılan Zazaca metinler Arap harfleriyle yazılmıştır. Bu dönemdeki eserler dini içeriklidir.

Ana madde: Zaza alfabesi
Osmanlı döneminde yazılan Zazaca metinler Arap harfleriyle yazılmıştır. Bu dönemdeki eserler dini içeriklidir. Sultan Efendi lakaplı İsa Beg bin Ali tarafından 1798 yılında yazılan ilk Zazaca metin Arap harfleriyle Osmanlıcada da kullanılan Nesih yazı tipinde yazılmıştır.[107] Bu eserin ardından 1891-1892 yıllarında Osmanlı-Zaza din adamı, yazar ve şair Ahmed el-Hassi tarafından yazılan ilk Zazaca Mevlit de Arap harfleriyle yazılıp 1899 yılında basılmıştır.[108][109] Bir diğer Osmanlı-Zaza din adamı Osman Esad Efendi tarafından 1901 ya da 1903 yıllarında yazılan bir diğer Zazaca Mevlit de aynı şekilde Arap harfleriyle yazılmıştır.[110] Cumhuriyet sonrası Zazaca eserler ise Arap alfabesi terk edilip Latin harfleriyle yazılmaya başlamıştır. Yine de günümüzde Zazacanın bütün Zazalar tarafından ortak kullanılan bir alfabesi yoktur. Jacabson alfabesi olarak adlandırılan bir alfabe, diyarbakır escort Amerikalı dilbilimci C. M Jacobson'un katkıları ile geliştirilmiştir ve Zazacanın standartlaştırılması üzerine çalışmalar yapan Frankfurt Zaza Dil Enstitüsü tarafından kullanılmaktadır. Aynı zamanda Zazaca Vikipedinin yazı sistemidir.[111] Zülfü Selcan tarafından hazırlanmış ve 2012 itibarıyla Munzur Üniversitesi'nde de kullanılmaya başlanan dir diğer Zaza alfabesi, 8'i sesli ve 24'ü sessiz olan 32 harften oluşup Zazaca için geliştirilmiş başka bir yazı sistemidir.[112] Yayınlarda çoğunlukla kullanılan bir diğer alfabe olan Bedirhan alfabesidir.[113][114] Bu yazı, temelde Celadet Bedirhan tarafından Kürtçe için geliştirilmiş olup, Latin harfleri temellidir. 1996'dan beri Zazaca yayınlar yapan Vate dergisi yayınlarında Kürt alfabelerinden Bedirhan alfabesini kullanmaktadır.

1999'un sonlarında Atta, Şehhi, Jarrah, Bahaji ve bin el-Shibh, Ruslara karşı savaşmak için Çeçenya'ya gitmeye karar verdiler, ancak son dakikada Halid el-Masri ve Muhammed Veled Salahi tarafından planlarını değiştirmeye ikna edildiler. Bunun yerine Kasım ayının sonlarında iki haftalık bir süre boyunca Afganistan'a gittiler. 29 Kasım 1999'da Muhammed Atta, Türk Hava Yolları'nın TK1662 sefer sayılı uçağına binerek Hamburg'dan İstanbul'a gitti ve burada TK1056 sefer sayılı uçuşla Karaçi, Pakistan'a geçti. Geldikten sonra El-Kaide lideri Muhammed Atıf tarafından "uçak operasyonu" planına uygun adaylar olarak seçildiler. Hepsi iyi eğitimliydi, Batı toplumunda yaşama deneyimine sahiptiler, ayrıca biraz İngilizce de biliyorlardı ve vize alabilecek durumdaydılar. Bin el-Şibh gelmeden önce bile Atta, Şehhi ve Jarrah, Usame bin Ladin'in kendileriyle buluşmayı beklediği Kandehar'daki evinin yakınındaki Ghamdi Evi'ne gönderildi. Bin Ladin onlardan sadakat sözü vermelerini ve intihar görevlerine katılmalarını istedi; Atta ve diğer üç Hamburglu da bunu kabul etti. Bin Ladin onları görev hakkında genel bir bilgi edinmek için Atef'e gönderdi ve ardından ayrıntıları gözden geçirmek için Halid Şeyh Muhammed'i görmeye Karaçi'ye gönderildiler.

"""güran ailesi aleyhine dolaşıma giren birçok itham ve iddia açıkça asılsız çıktı. halıların yıkandığı, tüm aile üyelerinin whatsapp kayıtlarını sildiği (sadece amca salim güran telefondaki seks içeriği nedeniyle). bazı aile üyelerinin de mesajları sildiği iddiası var. öyle sistematik tüm aile, tüm köy kayıtları sildi diye bir şey yok. üstelik bir düşünelim, her an gözaltına alınma ihtimalimiz olsa hepimizin telefonumuzu gözden geçirmeyeceğimizi kim söyleyebilir? çünkü bu durumda telefonunuz elinizden gidiyor ve aylarca gelmiyor. hatta çoğu kez hiç gelmiyor. aile ile ilgili ithamlar çocuk kayıp olduğu andan itibaren devreye girdiğinden, birçok nedenle mesajlarını silmiş olanlar da çıkmıştır. olay sonrasında yüksek sesle müzik dinleyerek gizli toplantılar yaptıkları, eğertutmaz deresi’nin debisini yükselterek narin’in cansız bedenindeki cinayet bulgularını kaybettirdikleri, escort diyarbakır salim güran’ın aracının gece 22.00 civarında eğertutmaz deresi yolunda görüldüğü; bunların hiçbiri doğrulanmıyor. özellikle salim’in aracı konusu doğrulanmış gibi görülse de bu iddia da gerekçeli kararda kanaate varmış olmak dışında bir ifade ile kendine yer bulamıyor. söz konusu aracın kime ait olduğu, markası ve plakası asla tespit edilememiş. hâl böyleyken, diyarbakır barosu beyanında bile hem tespit edilmediği bilgisi paylaşılıp hem de tespit edilmemiş olsa da salim güran’a ait olduğuna kanaat getirildiği ifade ediliyor. oysa kendi telefonundaki ses kayıtlarından salim güran’ın o dakikalarda araçta ya da o yolda değil, köyde ve insanlar arasında olduğu anlaşılmış. bunu avukatı söylüyor ve bu açıklamaya itiraz edilmiyor. buna rağmen iddialar tekrar ediyor. posttruth çağında adalet maalesef böyle işliyor, gerçeklerin üzerinden atlaya atlaya... bunun gibi ahırda ve tepede bulunan kan lekelerinde hiçbir dna bulunmadığı ya da lekelerin meydana geldiği zaman tespit edilmediği halde "insan kanı olduğu açıklık kazandığından, narin’e aittir" deniyor. bu ağır dezenformasyon altında inceleme yapan mercilerin de etkilenmiş olacağı unutularak, konuyla ilişkili birçok delilin cinayetin aile içinde işlendiği bilgisiyle ‘uyumlu’ olduğu söyleniyor."""
Comments